İzleyiciler

29 Ocak 2015 Perşembe

DÜŞÜNCELERİN SÖMÜRÜSÜ





DÜŞÜNCELERİN SÖMÜRÜSÜ





Ne yapmalı ?

Dünyanın nereye gittiğini bilmeden yaşıyoruz her yeni gün süprizlerle açılan kapılar gibiler.

Zaman o kadar hızlı akıyor ki dünü unutuyoruz ve bugünü hep atlıyoruz.

Yarınlar sadece endişe ve umutlarımızda yaşıyorlar ama ne bir anacımız ne bir planımız var.

Empati, dürüstlük ve ahlak gibi kavramlar artık sadece filmlerde,kitaplarda ve bazı köşe yazılarında kalmışlar.

İnsanlar yakın diyarların uzakları olmuşlar.

İnsanların birbirini anlayabilmesi için bilimin yıllarca araştırma yapması gerekecek.

O kadar ilerleme gösterebilir mi bilim ? 

Kirlenen çocukluklar kirlenen hayaller kim bunların sorumlusu olacak.

Ne yapmalı yeniden öz değerlere, ahlaka sahip olabilmek için?

Toplum olabilmek için herkesin biribirini anlayabilmesi için ne yapmalı?

Ütopik hayaller belki de tüm bunlar.

Kimsenin haksız olmadığı ama hep yanlışlarla dolu bir dünya da...

Çalınan her şeye ragmen hırsızın bulunmadığı dünya da...

Bilinmiyor ne yapmalı ?

Bizleri bu hale getiren görülmeyen sömürü mü?

Hiç bu kadar ileri gitmemiş olan sömürü, artık insanların düşüncelerini en değerli varlıklarını elinden alıyor.

Yalancı umutlarla, yalancı baharlarla sömürülüyor toplumlar, bireyler.

Ellerimizde boş sayfalar var aslında. Hani o bembeyaz olan içine ne yazarsan gerçekleşecek olan sayfalardan. 

Doldurmak onu dilediğimizce karalamak bizim elimizde. Evet imkansızı imkanlı hale getirebiliriz.

Ne yapacağımızı bulabiliriz. Çözümü, kilitli kapının anahtarı bizlerde, yüreğimizde.

Daha erişemediler gönlümüze, düşüncelerimizi sömürmüş olsalar bile.

Sadece bir adım atmalıyız hem kendimize hem de insanlığa inanmış olarak.


25 Ocak 2015 Pazar

EV SAHİBİ DEĞİL MİSAFİRİZ




EV SAHİBİ DEĞİL MİSAFİRİZ



Denemek hayatımızda çok yer kaplayan bir sözcük.
Bazen bir giysiyi deniyoruz...
Bazen bir ayakkabıyı...
Hatta bir insan işe başlayacağı zaman bir deneme süresi oluyor. Hem işçi hem de işveren birbirlerini deniyorlar.
Alacağımız yeni bir araba için illa ki bir deneme sürüşü yapmak isteriz.
İşte bu kadar fazla yer kaplıyor hayatımızda. Ve biz yaşamımız boyunca devamlı bir şeyleri deniyoruz.

Peki hayatın tamamı bizim için bir deneme ise.
Hiç bu acıdan baktınız mı hayata...
Bir düşünün hayatınızın ömrünüzün tamamı bir deneme...
Bir işe alım süreci gibi burada gösterdiğiniz performansa göre size puan verilecek.
Hiç düşündünüz mü bunu ?
Sonuçta hiçbirimiz ölümsüz değiliz.
Ve burası sonsuza kadar yaşayacağımız yerde değil.

Ömer Hayyam'ın dizeleri ne güzel anlatmış ;
Her sabah yeni bir gün doğarken
Bir günde eksilir ömrümden
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.

Bu deneme diyarında bizleri deneyeni unutmamak lazım...
Her gün bir testte tabi tutuluyoruz sorular çok zorda çok kolayda değil...
Ama sınavdan kalmamızı isteyenlerin çeşit çeşit oyunlarını unutmayalım...
Hatta bu sınavda Kitaba bakmak bile serbest yeter ki farkında olalım.

''Dünya ise bütün şa'şasıyla ahirete nispeten bir zindan hükmündedir.''  Bediüzzaman
Dünya hayatı eğlenceli ve ferahlık içinde geçirebiliriz.
Ancak biz burada görevimizi tamamlayıp..
Bir nevi ticaretimizi yapıp alış-verişte bulunup gideceğiz.
Yani ev sahibi değil sadece misafiriz...

''Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret hayatının yanında bir yol ağzından ibarettir.''  Rad Suresi/ 26
Evet dünya hayatımız bizim için bir yol ağzı gibidir.
Bir kervansaray gibi, bir durak yeri misalidir.
Bugün buradayız ama ne kalıcıyız ne de sahibi...

''Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! ''  Ankebut Suresi/ 64
ALLAH (c.c) ahiret hayatının önemine bize bu ayette olduğu gibi daha bir çok ayette vurgulamıştır. O zaman bu dünya hayatının gelip geçici olduğunu bilmeliyiz.
Bizler burada bir denemeye daha doğrusu bir sınava tabi tutulmaktayız.
ALLAH (c.c) bizleri sınavı geçenlerden eylesin inşallah.

22 Ocak 2015 Perşembe

ANLAMLI ANLAMSIZ SORULAR




ANLAMLI ANLAMSIZ SORULAR


Nerde güven?  Kaybolmuş geçmişimizde mi yoksa bilmediğimiz gelecekte mi ?
Nerde dürüstlük? Hep içimizde mi saklı kalacak yoksa bir gün kendini gösterecek mi?
Ya adalet o da mı kardeşleri gibi utangaç?
Sorumluluk çoktan unutulmuş zaten ? Belki yıllar geçti haber alınamıyor.
Toplum olma bilinci git gide sekteye uğrarken bizler sadece sessizce izliyoruz. Nerde ümitler? Nerde hayaller?
Kim getirdi bizi bu hale ya da kimler ?
Nedir amaçları ? Sorgusuzca bize dayatılanı kabul ettiğimizde sormayı unuttuğumuz binlerce sorudan bir tanesi...

Nereye gidiyor dünya?
Nerde duracak bu gidişat?
Farklı olan kim?
Ya da hepimiz mi farklıyız?
Kimi siyah kimi beyaz, kimi zengin kimi fakir, kimi sağcı kimi solcu kimi dinci ve daha bir çok ayrım...
Bir, birlik, beraber kim çaldı bizden bu kelimelerin anlamını?
Neden bu kadar ötekileştiriyoruz diğerlerini ? Belki de farklılaştırdığımız aslında kendimiz?

Deli sorular yine sardı düşüncelerimi...
İçinden çıkılmaz kuyular gibi, bulunamayan hazine misali binlerce soru...
İnsanlığın kaybettiği nedir? Ya da hiç bulmayı başaramadığı ?
Geçmişe mi özlem duymalıyız? Yoksa geleceğimi kurmalıyız?
Neden illa seçim yapmalı hissediyoruz kendimizi en iyisi en optimali yok mudur?
Seçimler artık her sokak arasında her köşe başında pusuya yatmış bizi bekliyorlar. Kaçamıyoruz saklanamıyoruz ve vazgecemiyouz... İlla birini seçmeli diğerlerindne farklı olmalıyız aynı ortak nokta da buluşmak varken bunu gayret göstermek dururken biz ayrı düşünmeliyiz.

Nedir bizi bütün bunlara yönlendiren?
Evet anlamsız belki anlamlı sorular ? Ama cevapları o kadar zor ki çözümü için daha bir çok yıl belki de yüzyıl gerekecek.



19 Ocak 2015 Pazartesi

Ah Bu Gerçekler...




Ah Bu Gerçekler..



Ve uyudum.
Tüm benliğim ile...

Görmek bu dünya da bir suç.
Görmemek oraya hiç girmeyelim...

Dün dost dediğin ya bugün ? 
Ne kadar büyük bir soru işareti değil mi?
Kaplıyor tüm ağırlığı ile bedeni.
Ah o yalancı baharlar artık bu insanlar.

Ve sustum.
Tüm çığlıklarım ile.

Bir başlasam anlatmaya ne kalemler ne kağıtlar yeter.
Kaç kez bozuldu verilmiş sözler.
Kaç kez aldatırdı o masum gözler.
Ya o sessizliği bile neşelendiren gülüşler.

Ah dedi bak yine yürek
Yazmak sorun değil de; ''ah bu gerçekler...''




18 Ocak 2015 Pazar

UMUTLARDA YAŞIYORUZ YARINI




UMUTLARDA YAŞIYORUZ YARINI

Haykırmak ister aslında her insan yalnızlığıını.
Kavuşmak ümidiyle yarınlarına...

Ve susmak ister her insan biraz da,
Sessiziliğin çığlıklarında.

Bi çare yaşıyoruz hayatı aslında yılmadan bıkmadan ve geri adım atmadan.
Bi çareyiz ama umutsuz değiliz.
Ne kadarda zor olsa bugünler, yarın hep doğacak güneş...
Yeni umutlara ufuklarda yelken açtık biz, hiç kavuşamasak bile.
Ümitsiz olmaz bu dünya sadece bugün ile yaşanmaz.

Ümit variyiz biz böyle söylenmiş böyle dillendirilmiş.
Vazgeçmeyiz ve asla yılmayız.
Aslında en büyük savaşın tam ortasındayız belki de.

İşte bu yüzden inandık biz.
Bu neden ile umuyoruz belki de bir avuç dua ile kurtuluşu.

İnanan inancı olandır.
Güveni olandır.
Dünyaya hep iyi bakan iyi gören ve iyi anlayandır.
İşte böyle bir yaşam bizimkisi...

Duymadık daha ümitsizliği her ne kadar korku salsada yüreğimizi...
Biliyoruz çünkü merhameti bol O'nun.
Her ne kadar aciz olsakda.
Her ne kadar günahkar olsakda..




17 Ocak 2015 Cumartesi

ÖZGÜRLÜK





ÖZGÜRLÜK



Özgürlük...
Herkese özgürlük...
Basına medyaya tüm dünyaya özgürlük...
Ama hep işimize geldiği kadar ve hep bize özgürlük...
Hakaret edeceğimiz zaman özgürlük...
İftira atacağımız zaman özgürlük...
Ama ya kendilerine yapılıyorsa...
İşte o zaman hukusuzluk..
Demokrasi, çağdaşlık...
Gelişmişlik, insan hakları ve daha nice yeni şık gösterişli kavramlar.
Yok arkadaş herkes aldığı sorumluluk kadar özgür.
Herkes bir başkasının özgürlük sınırına kadar özgür.
Ve herkes saygı duyacağı kadar özgür.
Sen önce hakaret edeceksin bir kutsala dil uzatacaksın sonra da özgürlük..
Yok öyle olmuyor o işler sen benim PEYGAMBER EFENDİME (S.AV.) hakaret edersen özgürlüğün biter.
Çünkü orada benim özgürlüğüm başlar.
Orada bu Dinin bu milletin, müslümanların özgürlüğ başlar.
Saygı duyacaksın, duymalısın, yok öyle bir dünya arkadaş.
Herkes özgür evet ama HERKESE ÖZGÜRLÜK..
Kalkmış bir de çağdaş demiş adına medeni demiş..
Ama M. Akif Ersoy'da ne güzel demiş.
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.

10 Ocak 2015 Cumartesi

ARKADAŞLIK




ARKADAŞLIK



Kalk dedi en yakın arkadaşı nereye gideceklerini söylemeden. Peşime takıl der gibi...
Hep beraber olduğu yan yana yürüdüğü kardeşi gibi güvendiği...
Öylece kapıyı çekip gittiler aklında düşünceler hiç dönmeyecek gibi...
Soğuktu hava rüzgar bile daha bir sertti sanki...
Dünya da mı düşman olmuştu artık ona bilemiyordu.
Ama daha düne kadar en sevilen en çok aranan insandı.
Olmadığı ortamlar neşesiz gelirdi arkadaşlarına hep davet edilir illa ki gelmesi istenirdi.
Olduğu ortamlar ise sıcacık sohbetler bol kahkahalar ve anlatılması uzun süren hikayelerle şenlenirdi.
Ama şimdi en yakın dostundan başka kim kalmıştı yanında.
Evet bir de telefonu,
Hala bir umut belki çalar diye...
Uzun uzun yürüdüler sessizce sonsuz gibi gelen sessizlikte.
Düşünüyordu neden belki de nedensizdi herşey
Bir hata yapmıştı ama oda bilmiyordu aslında biliyordu da neyse...
Bir başka zaman bir başka dünya sanki şimdi içinde olduğu...
Ah dedi içinden ah o eski günler...
Duymuştu sanki arkadaşı şöyle bir süzdü onu birşey söyleyecekti tam ama vazgeçti.
Nereye gittiğini bilmeden yürümek en güvendiği insanla beraber...
''Ben senin arkadaşın değil dostunum.'' dedi sonunda.
''Hep yanında olacak olan seni her daim kollayacak olanım.'' diye de ekledi.
Gülümsedi hafiften sevinmişti.
Çünkü biliyordu artık yalnız değildi. Ve hiçde olmayacaktı.

SON BİR ÜMİT





SON BİR ÜMİT


Son bir kale kalmıştı ümitlere...
Yarının güzel olacağına umut olarak.
Son bir arzuydu belki de yitirilmişliğe...
Sonsuz gibi gelen acılara rağmen
Ve son bir duaydı tüm dertlere.

Ulaşmak zordu belki de
Kolay olan zaten değersiz
Değerin belki yeni anlamı
Sensizliğin bu şehrinde...

Kalkmak ister gibi ayağa
Ama oturmak sonsuzluğa
Bir bekleyiş içinde hep
Kala kalmak öylece...

Uzun gecelere belki de feryadı
Sonsuz gibi gelen, bitmek bilmeyen...
Hep bir beklemede ömür
Neden beklediğini bilmeden...


4 Ocak 2015 Pazar

YARATILIŞ VE MUCİZE




YARATILIŞ VE MUCİZE 


   Bu yazımızda sizinle Allah (c.c.) yarattığı canlılar uzerinde ki mucizelerini inceleyelim.  Balık kartalını hiç duydunuz mu ? 1 km alanda ki hedeflerini görebilen algılayan bir göz ile donatılmıştır. Bu sayede avı denizin altında bile olsa seçebilir.
   Peki Okçu balığını duydunuz mu ? Su fırlatma yöntemi ile böcek avlamaktadır. Denizin altından suyu firlatarak böceği suya düşürmektedir. Bu yöntemi kullanan tek balıktır. Bir ok gibi suyu jet gibi fırlatırken aynı zamanda bu okun su altında gidişini ve açısını bile hesaplamaktadır.
   Mucizevi bir ürün olan balı üreten arılar onlarıda bu liste de kesinlikle saymalıyız. Evet arılar bal elde edebilmek için kovanlarından kilometrelerce uzağa gitmektedirler. Yollarını şaşırmadan tekrar kovanlarına dönerler. Balın içine asla dışkıları karışmaz.
   İpek böceğinin imal ettiği ipekten daha sağlam güzel bir kumaş var mı? Dut yapraklarını yiyerek beslenen bu hayvanların ipek üretmesinin hikmetini anlayabilmek hala mümkün olmamıştır.
   Ve daha niceleri... Bu yazıda yer vermediğimiz hayvanlar ve özellikleri.. Bunlar hep yaratılışın hikmet ve gayesini anlayabilmek için. Bu dünya da her yaratılanın bir görevi vardır ve bu göreve göre dizayn edilmişlerdir. Her şeyi de kararince yapmalılardır. Nasıl ki tuzlu ve tatlı su birbirine karışmadan öylece durmuşsa insan veya hayvan onlarda görevlerini bilmeli ve sınırında orta yolda durmalıdır.
   Yeryüzünün üzerinde ki mucizelere bakmayı bilip tevekkül edebilsek keşke.