İzleyiciler

24 Nisan 2016 Pazar

BU BİR UMUT; Bölüm 3 İlk Ders




BU BİR UMUT

Bölüm 3 İlk Ders

Halil Çetinoğlu tüm tok sesiyle sınıfı bir süztükten sonra "Hoşgeldiniz" diye seslendi.

-" Evet genç arkadaşlar benim Adım Halil Çetinoğlu. Zaten eminim ki beni tanıyorsunuz ve şimdiden birçoğunuz birbirinizi de tanıyorsunuz. Bu sınıf toplam 24 kişi ve bu sınıfa tahsis edilen 6 oda da herbiriniz diğer üç akadaşınızla kalıyorsunuz. Eğer şimdiye kadar tanışıp zaten sohbet etmediyseniz sizlere çok büyük ayıplar olsun. Konuşmak tanışmak ve birbirinizden öğrenmek için buradasınız sakın korkmayın kuşku duymayın ve güvensizliğe kapılamyın tamam mı? Ve her birinizde diğer arkadaşlarının güvenini sarsacak onları üzecek şeyler yapmaktan sakınsın. Burasını sadece bu önünüzde ki 10 günlük bir kamp gibi düşünmeyin gerçi artık geriye sadece 8 günümüz kaldı ama olsun. Çünkü bu yıllar boyu sürecek bir süreç ve bugün sizler için sadece bir başlangıç."

Umut gözlerini hiç ayırmadan dinliyordu. Ama bir ara sınıfta ki diğer çocukların durumunu kontrol etme ihtiyacı duydu acaba sırf kendisi mi bu kadar meraklıydı? İşte bu sorunun cevabını öğrenmek için merakla etrafı süzdü. Evet hemen hemen bütün öğrenciler kendisi gibi pür dikkat kesilmiş dinlemekteydiler. Ama illa ki her zamanki gibi ders dinlemek ya da tahtada ki hocayı dinlemek konu her ne olursa olsun kendilerine sıkıcı gelen öğrenciler vardı bunlardan biri de yemekhanede gördüğü çocuktu. Cenk ismini söylemişti diye düşündü evet Hamit. O yine sıranın üzerine elini koymuş diğer elinide aşağı sarkıtmış bir şekilde gayet dağınık oturuyordu. Sıra arkadaşı sanki ona dokunmamak için iyice kenara çekilmiş bir vaziyetteydi.

-"Evet gençler sizlerin burada toplanmasının asıl gaye ve amaçı içnizde yeşeren filizlenen bu güzel güç ve yeteneklerinizi gün yüzüne çıkarmak. Bunlar için sizlere yardımcı olmak sizlere yol göstermek istiyoruz. Bir çoğunuz bu dünyadan bu alemden haberdarsınız ama bazılarınızda ilk kez karşılaşıyorsunuz. Nedir bu iç güç ben buna Japonlar gibi -Kİ diyeceğim. Ama onların düşündüğü ve edindikleri felsefeden de farklı olduğunu belirtmek istiyorum. Her insanın içinde doğuştan gelen bir güç vardır ve zaman içinde onun yoğurursunuz hatta bir çok yeteneğiniz onunla şekillenir. Eğer doğuştan yetenekliseniz iyi bir futbolcu,yazar,piyanist ya da edebiyatcı bile olabilirsiniz. Şimdi bazılarının aklına bu konuda şu soru takılıyor peki bütün herkes yeteneğini doğuştan mı kazanıyor ? "
-" Tabi ki hayır. Kimi kendisini hemen keşfeder kimisinin ailesi veya öğretmeni onun yeteneklerini keşfeder. Ama sadece bu doğuştan gelen kabiliyetler sizlerin yükselmesi ya da ilerlemesi için yeterli midir?
Şöyle ki bir fidan diktiniz. Peki siz bu fidana bakmazsanız onu sulamazsanız bakımını ilaçlamasını yapmazsanız bu fidan ne kadar büyüyecek. Hatta her fidan her toprak ve mevsimde uyum sağlamaz arkadaşlar. Diktiğiniz fidanın o toprağa o mevsime o bölgeye uyumlu  olmasına kendisini orada büyütebilecek koşullara sahip olmasına dikkat edersiniz."
-" İşte gençler sizlerin içinde ki güç ve kabiliyette aynı böyledir. Uygun şart ve koşullarda, bu işi bilen ellerde gelişip büyümeyi bekleyen belki de asırlık çınar ağaçı olacak, kendisinden sonra ki nesillere örnek olacak kim bilebilir ki..."

Halil hoca konuşmalarına devam ediyordu sınıf genel itibari ile sessiz ve sakince onu dinliyordu. Cenk bunların bir kısmını daha önce de duymuştu. Ama Halil hocanın anlatım kabiliyeti hitap kabiliyeti tamamen farklı bir düzeydeydi. Şimdiden herkesi kendisine hayran bırakmış ve bu konuya yönlendirmişti. Evet burası bu tesis bu akademi gençlerin içinde ki -Ki güçünü açığa çıkartıp onları kullanmak için kurulmuştu. Eğitimler hep bu yöndeydi. Bütün dersler özen ile seçilmişti sadece bedeni değil aklıda geliştirmeyi amaçlayan bir eğitim programı hazırlanmıştı. Beden eğitimi derslerinde futbol,basketbol kadar diğer fiziki kabiliyeti arttırıcı derslerde vardı. Felsefe ve santranç dersleri ise düşünce yönüne hitap ediyordu. Matematik,Tarih,Türkçe ve Coğrafya bu dönem ders programında yoktular zaten hepi topu 10 günleri vardı ve bunun iki günü tanışma yerleşme ve kampüsü gezme ile geçmişti. Geriye kalan sekiz günde ise gençleri sıkmadan onları eğlendirerek bilgileri aktarmak gerekiyordu sonuçta karşılarında sadece çocuklar vardı. Bir çoğu burasının bir yaz tatil kampı olduğu düşünce ve havasındaydı. Aynı Umut gibi... Sonuçta sadece kamp değil mi? Giderim izcilik yapar bir iki ateş yakar ve eğlendirici öğrendirici bir iki faaliyete katılırım diye düşünüyordu ama asıl gerçek bundan çok farklıydı. Burada öğrenecekleri ona hayatı boyunca ışık tutacak ve hep yardımcı olacak bilgilerdi sadece daha kendisi bunun farkında değildi aynı diğer çocuklar gibi...

Hakan,Hasan,Cenk,Hamid ve Ahmet gibi çocuklar ise zaten aile işlerinden dolayı bu akademi hangi eğitimleri alacaklarını biliyorlardı. Buraya gelmlerinde ki tek amaç ve gaye kendilerini daha geliştirmek ve bolca eğlenmekti. Evet burası bir eğitim yuvasıydı ama diğerlerinden çok farklı. Aileleri sık sık onlara bunu tekrar ederdi orada kuracağınız güzel dostluklar sizi bir ömür terk etmeyecek diye. Ve şimdi hepsi merakla bekliyordu ileri ki günler bize ne getirecek...

Daha çocuklardı en büyüğü belki 13 yaşında...

Ama hepsi de seçilmiş özel ve kabiliyetli gençlerdi. Yaşayacakalrı maceraya ilk adımlarını böylelikle atmışlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder